-
1 anlatmak
vt1) erzählenbirine bir şeyi \anlatmak jdm etw erzählen2) ( izah etmek) erklärenbirine bir şeyi \anlatmak jdm etw erklären -
2 begreiflich
anlaşılır;jemandem etw \begreiflich machen birine bir şeyi anlatmak;es ist einfach nicht \begreiflich, wie er so etwas tun konnte böyle bir şeyi nasıl yaptığına akıl kolay ermiyor -
3 exemple
-
4 récit
-
5 referieren
bir şeyi açıklamalı anlatmakrapor vermek -
6 abartmak
1. بالغ [بالَغَ]Anlamı: bir şeyi olduğundan büyük veya çok göstererek anlatmak, mübalağalı etmek2. تغالى [تَغَالَى]Anlamı: bir şeyi olduğundan büyük veya çok göstererek anlatmak, mübalağalı etmek3. جسم [جَسَّمَ]Anlamı: bir şeyi olduğundan büyük veya çok göstererek anlatmak, mübalağalı etmek4. ضخم [ضَخَّمَ]Anlamı: bir şeyi olduğundan büyük veya çok göstererek anlatmak, mübalağalı etmek -
7 وصف
Iوَصَفَ1. betimlemekAnlamı: bir nesnenin kendine özgü belirtilerini tam ve açık biçimde söz veya yazı ile anlatmak,.tasvir etmek2. betimAnlamı: bir nesnenin kendine özgü belirtilerini tam ve açık biçimde söz veya yazı ile anlatmak,.tasvir etmek3. nitelemekAnlamı: bir şeyin niteliğini belirtmek4. vasıflandırmakAnlamı: nitelendirmekIIوَصْف1. hususiyetAnlamı: bir şeyin benzerlerinden ayrılmasını sağlayan nitelik, özellik2. kalite3. keyfiyetAnlamı: nitelik4. nitelikAnlamı: vasıf, keyfiyet5. vasıfAnlamı: nitelik6. özellik7. tarif -
8 anlattırmak
vt2) erzählen lassenbirine bir şeyi \anlattırmak jdm etw erzählen lassen3) erklären lassenbirine bir şeyi \anlattırmak jdm etw erklären lassen -
9 по
1) ...da, üzerinde;...a, üzerineпо всей стране́ — tüm ülkede
пое́здка по стране́ — yurt / memleket gezisi
турне́ по Евро́пе — Avrupa turnesi
гуля́ть по са́ду — bahçede gezmek
соверша́ть прогу́лку по́ ле́су — ormanda bir gezinti yapmak
прое́хать по мосту́ — köprüden geçmek
идти́ по гря́зи — çamurun içinden yürümek
сле́дуй по пути́ отца́ — перен. babanın yürüdüğü yoldan git
2) в соч.резьба́ по де́реву — tahta oymacılığı
3) ...aуда́р по мячу́ — topa vuruş
уда́рить / бить кого-л. по лицу́ — birinin yüzüne vurmak
откры́ть ого́нь по... —...a ateş açmak
стреля́ть по... —...a... üzerine ateş etmek
4) ( согласно) göre; ile;...dan; olarakпо пла́ну — plana göre
по про́сьбе кого-л. — birinin isteği / arzusu üzerine
по уста́ву — tüzük uyarınca
по протоко́лу — protokol gereğince
по тради́ции — geleneğe uygun olarak
по мои́м часа́м — saatime göre, benim saatimle
по сего́дняшнему ку́рсу (валю́ты) — bugünkü rayiçle
по сове́ту врача́ — doktorun tavsiyesi üzerine
по приглаше́нию прави́тельства — hükümetin daveti üzerine / davetlisi olarak
вы́платы по проце́нтам (на займы) — faiz ödemeleri
продава́ть по междунаро́дным це́нам — uluslararası fiyatlardan satmak
шить по ме́рке — ölçü üzerine dikmek
одева́ться по мо́де — modaya uygun giyinmek
тогда́ хлеб был по ка́рточкам — o zamanlar ekmek karne ile idi
знать что-л. по со́бственному о́пыту — kendi tecrübesiyle bilmek
стано́к произво́дится по шве́дскому пате́нту — tezgah İsveç patenti ile üretiliyor
по како́й статье́ его́ су́дят? — kaçıncı maddeden yargılanıyor?
статья́ зако́на, по кото́рой его́ обвиняют — suçlandığı yasa maddesi
по э́тому де́лу его́ оправда́ли — bu davadan beraat etti
он вы́шёл из тюрьмы́ по амни́стии — genel afla hapisten çıktı
фильм снят по его́ сцена́рию — filim onun senaryosundan çekilmişti
от ка́ждого - по спосо́бностям, ка́ждому - по труду́ — herkesten yeteneğine göre, herkese emeğine göre
5) (посредством чего-л.) ile;...danпо звонку́ буди́льника — çalar saatin sesiyle / sesine
по свистку́ судьи́ / арби́тра — спорт. hakemin düdüğü ile
выступле́ние по ра́дио — radyo konuşması
слу́шать что-л. по ра́дио — radyodan dinlemek
что сего́дня передаю́т по ра́дио? — bugün radyoda neler var?
заявле́ние бы́ло пе́редано по ра́дио — demeç radyoda yayınlandı
смотре́ть ма́тчи по телеви́дению — televizyonda maç izlemek
переда́ча идёт / ведётся по двум кана́лам — yayın iki kanaldan yapılıyor
говори́ть по телефо́ну — telefonla konuşmak / görüşmek
об э́том по телефо́ну не ска́жешь — telefonda söylenmez
я получи́л сто рубле́й по по́чте — postadan yüz ruble aldım
вы́играть что-л. по лотере́е — piyangoda kazanmak
по су́ше — karadan, kara yoluyla
э́тот (подъёмный) кран хо́дит / дви́жется по ре́льсам — bu vinç raylar üstünde ileri geri gider
объясни́ть вое́нное положе́ние по ка́рте — askeri durumu harita üzerinden anlatmak
6) (вследствие чего-л.) ile;...dan ötürü,...dığından, dolayısıylaпо рассе́янности — dalgınlıkla
по ста́рой привы́чке — eski alışkanlıkla
по ли́чным моти́вам — kişisel nedenlerden
по состоя́нию здоро́вья — sağlık / sıhhi durumu dolayısıyla
по слу́чаю пра́здника — bayram vesilesiyle
по той же причи́не — aynı nedenden ötürü
7) ( при указании на цель) gereğiпо дела́м слу́жбы — görev gereği / icabı
он вы́ехал по рабо́те / по де́лу — iş gereği / icabı gitti
ме́ры по предотвраще́нию чего-л. — bir şeyi önleme tedbirleri, önleyici tedbirler
8) (в области, в сфере чего-л.)...da, часто передается изафетным сочетаниемспециализи́роваться по фи́зике — fizikte uzmanlaşmak
литерату́ра по ша́хматам — satranç kitapları
сбо́рная СССР по футбо́лу — SSCB futbol karması
конфере́нция по разоруже́нию — silahsızlanma konferansı
четырехсторо́нние соглаше́ния по Берли́ну — Berlin'e ilişkin dörtlü antlaşmalar
чемпиона́т Европы по бо́ксу — Avrupa boks şampiyonası
пе́рвенство по стрельбе́ из лу́ка — okçuluk birincilikleri
тре́нер по пла́ванию — yüzme antrenörü
расхожде́ния во взгля́дах по да́нному вопро́су — bu sorundaki görüş ayrılıkları
9) (на основании каких-л. признаков)...lı;...ca;...danчелове́к по и́мени Ю́рий — Yuri adlı biri
окли́кнуть кого-л. по и́мени — birinin adını seslenmek
звать кого-л. по и́мени — ismiyle çağırmak
споко́йный по хара́ктеру — sakin tabiatlı
ста́рший по во́зрасту — yaşça büyük (olan)
ра́вный по социа́льному положе́нию — sosyal durumca eşit
ро́дственник по отцу́ — baba tarafından akraba
э́то был его́ това́рищ по шко́ле — okuldan arkadaşıydı
това́рищ по кома́нде кого-л. — спорт. takım arkadaşı
я зна́ю его́ по Оде́ссе — onu Odesa'dan tanırım
по своему́ географи́ческому положе́нию — coğrafi konumu / yeri bakımından / itibariyle
задо́лженность по нало́гам — vergi borçları
о́тпуск по бере́менности — gebelik izni
статьи́ разли́чны и по фо́рме и по су́ти — yazılar biçimce de özce de ayrıdır
найти́ рабо́ту по специа́льности — mesleğiyle ilgili iş bulmak
рабо́тать по специа́льности — mesleğinde çalışmak
по лицу́ ви́дно, что он дово́лен — memnun olduğu yüzünden belli
10) ( при указании на меру времени или срок)...ları;...larcaпо вто́рникам — Salı günleri
ка́ждый ве́чер по вто́рникам — her Salı akşamı
по вечера́м — akşamları
по утра́м и вечера́м — akşamlı sabahlı
по це́лым часа́м — saatlerce
не писа́ть (пи́сем) по месяца́м — aylarca yazmamak
по весне́ — bahar gelince, baharla beraber
11) ( в сочетании с числительными)...(ş)arпо одному́ — birer
коло́нна по́ два — ikişerle kol
по́ двое — ikişer ikişer
12) (указывает на количество чего-л. при распределении, обозначении цены и т. п.)...dan;...yaпо рублю́ шту́ка — tanesi bir rubleye
я́блоки продава́лись по рублю́ за килогра́мм — elmanın kilosu bir rubleden satılıyordu
дать всем по я́блоку — hepsine birer elma vermek
13) ( вплоть до) kadar, dekпо по́яс — beline kadar
сне́гу бы́ло по коле́но — diz boyu kar vardı
вы́ставка бу́дет откры́та с 10 по 20 ма́я — sergi 10-20 Mayıs tarihleri arasında açık kalacak
14) (после чего-л.)...dıktan sonra,...ıncaпо истече́нии сро́ка — süre dolunca
по прибы́тии — gelince
по возвраще́нии из Ленингра́да — Leningrad dönüşü
••э́то пальто́ как раз по тебе́ — bu palto tam sana göredir
что мы не де́лали - все не по нём — ne yaptıksa bir türlü beğendiremedik
по мне никто́ не запла́чет — benim ardımdan ağlayanım yok
фру́кты мы ку́пим по доро́ге — meyvayı yoldan alırız
-
10 machen
machen ['maxən]I vt1) ( tun) yapmak, etmek;eine Bemerkung \machen bir söz etmek;einen Spaziergang \machen gezinti yapmak, yürüyüşe çıkmak;er macht mir den Garten benim için bahçeyi yapıyor; ( Kräuter) ufalamak;ich will es kurz \machen kısa keseceğim;wird gemacht! yapılacak!;gut gemacht! iyi yaptın!;ein Spiel \machen maç yapmakdas lässt sich \machen bu yapılabilir;was soll man \machen? ne yapalım?;da ist nichts zu \machen yapılacak bir şey yok;was \machen Sie beruflich? meslek olarak ne yapıyorsunuz?;was macht dein Bruder? ağabeyin [o erkek kardeşin] ne yapıyor?;lass mich nur \machen! bırak da ben yapayım!;mach's gut! ( fam) ( Abschiedsgruß) eyvallah!;warum lässt du das mit dir \machen? niçin bunu kendine yaptırtıyorsun?;ins Bett/in die Hose \machen ( fam) yatağa/donuna yapmakein Foto \machen fotoğraf çekmek;sie ließ sich beim Friseur/von einer Freundin die Haare \machen kuaföre/kız arkadaşına saçlarını yaptırdı;dafür ist er wie gemacht onun için biçilmiş kaftan3) ( Lärm) yapmak;Eindruck \machen izlenim bırakmak;einen Fleck auf etw \machen bir şeyin üzerini leke etmek;macht nichts! ( fam) ziyanı yok!, fark etmez!;was macht das schon? bu ne fark eder ki?das macht mich nervös/verrückt bu beni sinir/deli ediyor;jdm etw leicht \machen birine bir şeyde kolaylık göstermek;jdm das Leben zur Hölle \machen birinin hayatını zehir etmek;Joggen macht fit jogging insanı zindeleştirirwas macht das? bu, ne tutuyor?das macht zusammen 14 bunlar, birlikte 14 eder, hepsi 14 ederII vrsich \machensich hübsch \machen süslenmek;sich lächerlich \machen maskara olmak, kendini gülünç duruma düşürmek;sich beliebt \machen kendini sevdirmek ( bei -e);sich verständlich \machen derdini anlatmak;\machen Sie sich's bequem! rahatınıza bakın!3) ( passen)sich gut \machen iyi durmak4) ( beginnen)sich an die Arbeit \machen iş başı yapmak;sich auf den Weg \machen yola koyulmak5) ( sich bereiten)\machen Sie sich nur keine Umstände wegen mir! benim yüzümden zahmet etmeyiniz!;6) ( fam)sie macht sich nichts aus Eis dondurmadan hoşlanmaz -
11 erzählen
erzählen*vt anlatmak;etw wieder \erzählen bir şeyi tekrar anlatmak;mir kannst du nichts \erzählen ( fam) sen onu külahıma anlat -
12 expliquer
-
13 Ausdruck
Ausdruck <-(e) s, -drücke> msich im \Ausdruck vergreifen yakışık almayan bir laf etmek, dil sürçmek;was ist das für ein \Ausdruck? bu ne biçim söz [o laf] ?2) math anlatım;ein mathematischer \Ausdruck? matematiksel anlatım1) ( Stil) ifade2) ( Bekundung) ifade, anlatım;etw zum \Ausdruck bringen bir şey anlatmak, bir şeyi ifade etmek;der \Ausdruck auf seinem Gesicht verriet seine Freude yüzündeki ifade sevincini açığa vuruyordu -
14 angle
açi; bakis açisi; korniyer, kösebent, açi yapmak, açi olusturmak; bir seyi belli bir açidan bakarak yansitmak, anlatmak; oltayla balik avlamak -
15 volunteer
gönüllü; (orduya) gönüllü girmek, gönüllü asker olmak; bir hizmete gönüllü olarak girmek; (bir seyi) sorulmadan anlatmak; gönüllü olarak teklif etmek, yapmaya gönüllü olmak -
16 ligne
n f1 çizgi [ʧiz'ɟi]2 repère çizgi [ʧiz'ɟi]3 forme çizim [ʧi'zim]◊des lignes pures — pürüzsüz, saf çizimler
4 boy pos5 trajet hat [hat]◊une ligne de chemin de fer / d'autobus — demiryolu, otobüs hattı
6 câble hat [hat]♦ être en ligne telefonda olmak7 disposition sıra [sɯ'ɾa]8 sur une page satır [sa'tɯɾ]9 à la pêche olta [ol'ta]10 les grandes lignes ana çizgiler -
17 язык
1) dil; tokmak2) анат. lisan* * *м1) dilговя́жий язы́к — sığır dili
заливно́й язы́к — dil jölesi
показа́ть кому-л. язы́к (дразня) — birine dil çıkarmak
2) ( колокола) tokmak (-ğı)3) перен. dilязыки́ пла́мени — yalımlar, alazlar
4) врз dilязы́к Толсто́го — Tolstoy'un dili
дре́вне языки́ — eski diller
нау́чный язы́к — bilim dili
юриди́ческий язы́к — hukuk dili
ру́сский язы́к — Rus dili, Rusça
кни́га издана́ на туре́цком языке́ — kitabın Türkçesi yayınlandı
языко́м / на языке́ цифр — rakamların diliyle
рассказа́ть о чём-л. языко́м кинемато́графа — bir şeyi sinema diliyle anlatmak
рабо́чий язы́к (конференции и т. п.) — çalışma dili
учи́ться на (своём) родно́м языке́ — anadiliyle öğrenim görmek
госуда́рственный / официа́льный язы́к — resmi dil
5) ( пленный) dilвзять / добы́ть языка́ — dil tutmak / almak
••язы́к до Ки́ева доведёт — погов. sora sora Bağdat bulunur
язы́к без косте́й — dilin kemiği yok
язы́к мой - враг мой — погов. bülbülün çektiği dilinin belasıdır
держа́ть язы́к за зуба́ми — ağzını pek tutmak, diline sağlam olmak
у меня́ язы́к не повора́чивается попроси́ть де́нег — para istemeye dilim varmıyor
болта́ть / трепа́ть язы́ко́м — boşboğazlık etmek
у него́ язы́к прили́п к горта́ни — dilini yuttu
у него́ язы́к отня́лся — dili tutuldu
срыва́ться с языка́ — см. срываться
вопро́с уже́ был у меня́ на языке́ — soru dilimin ucuna gelmişti
-
18 ayrıntı
ayrıntı sEinzelheit f, Detail nt\ayrıntılara inmek ins Detail gehen\ayrıntıya girmek ins Detail gehenbütün \ayrıntılarıyla in allen Einzelheitenbir şeyi çok ince \ayrıntıları ile anlatmak etw sehr ausführlich erzählen -
19 kısaca
-
20 uzun uzun
lang\uzun uzun ileri geri ettikten sonra nach langem Hin und Herbir şeyi \uzun uzun anlatmak etw lang und breit erzählen
- 1
- 2
См. также в других словарях:
ezbere anlatmak — okunan bir şeyi olduğu gibi, bozmadan anlatmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
karanlıkta göz kırpmak — bir şeyi anlatmak isterken karşısındakinin anlayamayacağı bir işarette bulunmak veya bir söz söylemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüreği tükenmek — bir şeyi anlatmak için çok yorulmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
istiare — is., esk., Ar. istiˁāre 1) Ödünç, borç veya eğreti alma, ödünçleme 2) ed. Bir şeyi anlatmak için ona benzetilen başka bir şeyin adını eğreti olarak kullanma, eğretileme Bu adam hayatının sonbaharında cümlesinde sonbahar kelimesi yaşlılığı anlatan … Çağatay Osmanlı Sözlük
zımbırtı — is. 1) Telli bir çalgıyı acemice çalarak çıkarılan çirkin ses 2) Bu çirkin sesi çıkaran şey 3) argo Adı hatırlanmayan veya söylenilmek istenmeyen ufak ve değersiz bir şeyi anlatmak için kullanılan bir söz, zırıltı, zamazingo, zamkinos … Çağatay Osmanlı Sözlük
demek istemek — 1) bir şeyi anlatmak istemek Gazete yazarlığını, edebiyatın, sanatın dışında sayanların ne demek istediklerini hiçbir zaman anlamadım. N. Ataç 2) bir düşünceyi söylemek istemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
deveye hendek atlatmak — birine yapılması çok zor, hemen hemen imkânsız olan işleri yaptırabilmek Görülüyor ki insanlara bir şeyi anlatmak deveye hendek atlatmaktan güçtür. S. Birsel … Çağatay Osmanlı Sözlük
NA'T — Medih ve senâ ederek, vasıflarını göstererek bir şeyi anlatmak. * Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâmı medhederek yazılan kaside … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
NAKL — Bir şeyi başka bir yere götürmek, taşımak, yer değiştirmek. * Anlatmak, duyduğu bir şeyi başkasına hikâye etmek, rivâyet etmek. * Bir dilden başka dile çevirmek, terceme etmek. * Eski mest ve çizme. * Yırtık elbiseyi yamamak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
söylemek — i 1) Düşündüğünü veya bildiğini sözle anlatmak Bu konak için de yine senelerden beri aynı şeyi söylerim. R. N. Güntekin 2) Bir düşünceyi ileri sürmek, ortaya atmak Hececiler kendilerinden sonra yeni bir edebî neslin yetişmediğini söylüyorlar. S.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
konuşmak — nsz 1) Bir dilin kelimeleriyle düşüncesini sözlü olarak anlatmak Çocuk daha konuşamıyor. 2) i, den Belli bir konudan söz etmek Mehmet yedi yaşındayken anasıyla konuştuklarından fazla bir şey konuşmazdı. H. E. Adıvar 3) nsz, le Bir konuda… … Çağatay Osmanlı Sözlük